Karma...

Karma...
Kendisine yapılmasını istemediğini yaptığı zaman karma yaratır insan...
Karma karmaşa demektir. Gerçeği öylece olduğu gibi görmek yerine yorum yaparak yarattığın sahte dünyanın içinde böldüğün gerçekliği birbirine karıştırırsın.
Ceza ve ödülü kendi yarattığımız dünyanın içinde layık bulma haddine kapılırız. Bilinçsizce...
Hileye düşmek bir nevi varlığının ifadesinde... Ortada ikilem yokken ikilemi hakiki zannederiz ya ondan...
Sevgi engel tanımaz iken ikileme düşer zihnimiz... Hüzün de çoşku da bölünen varlığımızın bütünleşme özlemi...Ancak uçlara savruldukça daha da uzaklaşırız bütünlüğümüzden...
Tutunduğumuz acıyı bir gölge olarak masum olana bilinçsizce yansıtma çabası istemeden yaptığımız bir çok şeyin ardındaki saklı kök sebep. Ve birine yaşattıklarımızın hüsranı, yaşadıklarımızın acısını hafifletir gibi görünse de kendi varlığımıza ektiğimiz tohumu biçene kadar kendin dahil hiçbir şeye şefkatle davranmaya izin vermez.
Kapalı ve karanlık kapılar ardına süpürdüğün vicdanın naif sesi...Er yada geç sahneye koyulmak üzere harekete geçer. Zira ruhun çatışmaya tahammülü yok... Hangi tohumu ektiysen meyve o tohumdan can bulur hayatına...
Karmayı bitirmek karmaşayı kabullenmekle başlar. İntikam, öfke, direnç birer gölgedir ve hepsi korkunun ürünleridir. Korku, varlığımızın karanlık yanında ancak ve ancak aydınlık yanımızın onu kucaklaması ile kendi ilüzyonunda erir ve nötrlenir.
Kendimizden bu denli korkarız. Niye? Aydınlığımızın bizi meşguliyetlerden, tutunduğumuz ve beslendiğimiz acıdan kurtarması ne büyük bir boşluk yaratır değil mi? Rollerimizi varlığımızın bir parçası gibi algılar kapılır gideriz. Bir uzvumuz gibi... Onu bırakmak, parçalamak ölüm gibi gelir.
Rollerine kapılmadan oyunun farkında ol. Özdeşleştiğin her rol seni cehenneme sürükler zira hayat farklı sahnelerden kurulu iken roller bittiğinde varlığını da o role bağışlamak zorunda kalırsın. Ve sonra yeniden var olmaya çalışmak ne büyük bir efor ve ızdırap değil mi?
Var veya yok ne fark eder rolünü bilinçli oynayana... Hayat sabitliklerden özgür , akışkanlığı ve farklı formlara rollere büründüğümüz dalgaların toplamı eninde sonunda...
Bir sahneden diğerine, akışkan olmak ve yaşamak özünde okyanusun kendisinde...
Sevgiyle, Gamze Sağıroğlu, 28 Ağustos 2017




